1869 yılında doğmuş, Londra’da hukuk okumuş, Bombay’da avukatlık yapmış, Güney Afrika’da bulunduğu sırada ırk ayrımına hedef olan Hintli topluluğu savunmuştur. Esasen mücadele azim ve kararlılığı Güney Afrika da maruz kaldığı aşağılanmalarının etkisiyle oluşmuştur. Şiddete baş vurmadan gerçeğe hizmet etmeyi amaçlayan cesur eylemini SATYAGRAHA’sını ilk 1906 yılında düzenlemiştir. Pasif direniş denebilecek benzer eylemlerine daha sonraları da devam etmiştir. Ta ki İngilizlerden bağımsızlıklarını elde edene kadar… Yerine göre üreticileri desteklemiş, bazen İngiliz mallarını boykot etmiş, bazen da oturmuş İngiliz’in sunduğu hizmeti almamıştır. Ünü artmış Hindistan ulusal hareketinin lideri konumuna yükselmiştir.
1930’larda İngilizlere karşı başlattığı TUZ HAREKETİ vardır. Tuzda hükümet tekelinin kaldırılmasını istediği bir büyük itaatsizlik kampanyası başlatmıştır. Zaman zaman tutuklanmış, cezaevinde kalmıştır. Siyasal eyleminin son evresi 2. dünya savaşına rastlar. Ancak yine tutuklanır, birkaç yıl hapis yatar, 1946-1947 ‘de ölüm oruçları ile Müslümanlarla Hindular arasındaki çatışmalara son vermeyi başarmıştır. Buna kızan bir Hindu fanatik tarafından 30.01.1948 ‘de öldürülmüştür. Son sözü HE-RAM (AMAN TANRIM) olmuş. Öldürüldüğü yere büstü dikilmiş, bakımlı bir bahçenin içinde, otobüsle geçerken gördük.
Yeni Delhi’den çıktık, Müslümanların çoğunlukta olduğu mahalleye vardık. Otobüsten inince, maalesef bir kaosun daha içine dalmıştık. Varanasi’de kullandığımız ağız burun maskesini burada da takma ihtiyacı duyduk. Küçük dükkânlardaki satıcılar, imalatçılar, keçiler, rikşalar… Ne yok ki? Daracık sokaklardan ilerledik.
ABDULLAH-I DEHLEVİ hazretleri, Şam’da medfun HALİD-İ BAĞDADİ hazretlerinin hocasıdır. Halid-i Bağdadi hazretleri Nakşî tarikatının Türkiye’deki Halidi kolunun şeyhidir. Ülkemizdeki bu hareketin sahibinin hocası olan Abdullah Dehlevi hazretleri bu açıdan da bizim için büyük önem taşımaktadır.
Büyük bir feyz atmosferi ve hazretle manevi irtibat ikliminden sonra Aşr-ı şerif okuduktan sonra ziyaretimizi ikmal ederek huzurdan ayrıldık.
Delhi’deki KIZIL KALE’nin yanından geçen yollardan ilerleyip Delhi’deki son ziyaret yerimiz olan muhteşem CUMA CAMİİ’ne ulaştık.
CUMA CAMİİ, ŞAH CİHAN tarafından yapımına 1528 ‘de başlanan 1536 yılında bitirilen, 25 bin kişilik Hindistan’ın en büyük camiidir. Otobüsümüzle caminin yüksek giriş merdivenleri önüne kadar vardık. Merdivenlerden çıkarak camiye girdik. Cami önceki örnekleri gibi kırmızı kumtaşından yapılmış, beyaz mermer desen oluşturacak şekilde kullanılmış, iki büyük minaresi olan güzel bir komplekstir. Kare planlıdır. Kıble tarafı kubbeli, sütunlu, bahçe alanının zemininden 2-3 merdivenle çıkılacak kadar yüksektir. Çevre duvarları içten mermer sütunlu ve revaklıdır. Ortada şadırvan amaçlı kullanılan su havuzu vardır. Havuzdan alınan su ile abdest alınıyor, atık su havuza değil dörtkenarından açılan atık su kanallarına bırakılıyor. Havuzun kenarında, ciminin girişinde ve bahçenin bir köşesinde müstekbere mevcuttur. Beyaz mermerden yapılmış işlemeli güzel yapılar bunlar. Büyük bahçe (tabanı da kum taşı döşeli açıkta namaz kılmaya müsait alan)’nin bir köşesinde de MUKADDES EMANETLERİN ziyaretçilere gösterildiği yer vardır. Bir görevli tarafından sakal-ı şerif, kademi şerif, peygamberimize izafe edilen bir deri pabuç ziyaretçilerin görmesi için yerinden çıkarılıp gösteriliyor. Ziyaretçi defterine de isteyen not yazıp imza atıyor.
Namazlarımızı bu muhteşem camide eda edip, ayrılıyoruz. Otobüsümüzle otelimize dönüyoruz.
Gece uçakla dönüş yolculuğumuz için valizlerimizi topladık.
6 Martta sabaha karşı ilk ayak bastağımız Uluslar arası Delhi Mahatma Gandi havalananından yine sabaha karşı 16 Martta İstanbul’a gitmek üzere ayrıldık.
16 Mart 2010 Salı günü İSTANBUL’daydık. Hindistan seyahati bizlerde hayata ve inanca dair ibretlik izler bıraktı. Mensup olduğumuz islamın yüceliğini dünya ahret kavrayışındaki hakikati, derunumuz da bir kez daha hissedip kutsadık. Anladık ki değişik inançlarda bize güzellik olarak görünen her değer aslında islamın içinde mükemmel ve ekmel olarak mündemiç. Allaha ve rızasına layık kul olmak niyazımızla hayırlarda ve huzurlarda olunuz.
Yazan: Sefa Coşkun Editör: Ali Can
avsefacoskun@hotmail.com alican93@hotmail.com