4 - Mescid-i Aksa’yı unutturmak istiyorlar

Ülkemizde bile bir çok insan Mescid-i Aksa olarak Kubbetüssahra’yı bilmektedir. Halen internete Mescid-i Aksa olarak girildiğinde çoğu sitede  Kubbetüssahra karşımıza çıkmaktadır. Mescid-i Aksa’nın batı duvarı aynı zamanda Yahudilerin ünlü ağlama duvarıdır. Süleyman Mabedinden ayakta kalan tek yapı bu duvar olduğundan Yahudiler Mescid-i Aksa’ya büyük önem vermektedirler. Çünkü;  Hazreti Musa’dan kalan  Ahit Sandığı’nın mescidin gizli bölmelerinden birinde olduğuna inanmaktadırlar. Ahd-i Atik Sandukası’da denilen Sandık,  Yüce Rabbimiz'in Kuran'da bildirdiği ve içinde Hz. Musa ve Hz. Harun'dan eşyalar barındıran değerli bir sandıktır.  Sandığın nerede olduğu M.Ö 587 yılından buyana bilinmemektedir.


Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde ve çeşitli tarihi kaynaklarda dikkat çekilen bir konu olan Ahd-i Atik Sandukası, Yüce Rabbimiz'in son kitabı Kur’an’da da bildirilmektedir. Ayrıca İlahi bir kitap olarak indirilen ancak sonradan tahrif edilmiş olan Tevrat'ta da bu sandık hakkında bilgiler yer almaktadır.  Kur’an-ı Kerim’de konu Bakara suresinde işlenmiştir."Peygamberleri, onlara dedi: "O-nun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un (sandık) gelmesidir. Onda Rabbiniz'den 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (Bakara Suresi, 248)  


Ahid Sandığı’nın akıbeti konusunda Talmud’da  iki görüş vardır.  İlkine göre Babilliler tarafından götürülmüştür. İkinci görüş göre ise yaklaşan yıkımı ve işgali önceden sezen Kral Yoşiah tarafından saklanmıştır. M.S. 70 yılındaki Roma işgali sırasında da Ahit Sandığı’nı korumakla görevli Levililer tarafından, Mabed’in gizli bölmelerinden birinde saklandığı şeklinde bir inanç da mevcuttur. Bu görüşü esas alan Yahudiler sandığı bulmak için her türlü yolu denemektedirler.

Bugün Mescid-i Aksa’nın altında yapılan kazı çalışmalarının bir amacı Süleyman Mabedi’ni ortaya çıkarmaksa, diğer amacı da Levililer’in sakladığı gizli bölmenin keşfiyle Ahit sandığının bulunduğu yere ulaşmak, böylece Mesih’in gelişiyle birlikte başlayacak olan Yahudi yeryüzü hakimiyetini taçlandırmaktır. Ahit Sandığı Müslümanlar ve Yahudilerle birlikte Hıristiyanların da dikkatini çekmektedir. Çünkü Hıristiyanlar sandığın bulunmasıyla Mesih’in gelişini bağdaştırmaktadırlar.
Ortak duvar (ağlama duvarı)  ve Ahit Sandığı her üç dinin kutsiyetlerini bir noktaya odaklamakta ve bu durum da çatışmaları beraberinde getirmektedir.
 


Sandığı bulmak için birçok girişinde bulunan İsrailliler, Mescid-i Aksa’nın güney ve batı duvarının dibini delik deşik etmiş durumdalar. Yıllarca bu bölgede kazı yapan Yahudiler bir şeye rastlamayınca, burayı doğal arkeolojik park haline dönüştürmüşler.  İsraillilerin caminin temelinin altına inme teşebbüsleri bugüne kadar duyarlı Filistinli Müslümanlar tarafından engellenmiş. Türkiye Devlet olarak bu konuya duyarlı davranmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın geçen yıl, İsraillilerin yaptığı yeni bir kazının mescide zarar verip vermediğini araştırmak için uzmanlardan oluşan bir heyet gönderdiği kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Mescid-i Aksa’nın duvarına yakın yerlerde yapılan kazıların fark edilmesi İsraillileri uzak noktalardan sondajlar yapmaya zorlamış. Filistinliler mescitten uzak bir yerde İsrailliler tarafından başlatılan bir çalışmayı göstererek, “buradan açılan tünellerle Mescid-i Aksa’nın temellerine ulaşmak istiyorlar” diye bize şikayette bulundular.
 



Mescid-i Aksa’ya ancak Kudüs’ün içinde oturan Müslümanlar namaz için gelebiliyorlar. Kudüs’ün dışına inşa edilen utanç duvarını geçebilmek için özel izin almak gerekiyor. Bu izin de saatlik oluyor. Filistinli Müslümanlardan bunları dinleyince askerliğin aklıma geldi. Askerde de Pazar günleri çarşı iznini bu şekilde alabiliyorduk. Bu nedenle Mescid-i Aksa’da  gündüz vakitlerinde 3-5 saf, akşam, yatsı ve sabah namazlarında ise en fazla 10-15 saf oluşabilmektedir. Bunların çoğunluğunu 40-45 yaş üstü Müslümanlar oluşturuyor.

Filistinliler Müslümanların özellikle Kudüs’e gelmelerini ve Mescid-i Aksa’yı kalabalık tutmalarını istiyorlar. Bu çağrıyı en çok da biz Türkler için yapıyorlar. İsrail ablukasına karşı bir şeyler yapılması gerektiğini söylüyorlar.  Filistinli bir Müslüman Mescid-i Aksa’da kendilerine karşı en merhametli Yahudilerin görüşünü şu şekilde anlattı. “Yahudilerin en iyileri bize ‘sizin Mekke’niz, Medine’niz var. Bizim tek kutsal mekânımız burası. Ya burayı bize verin, ya da bırakın biz de Kubbetüssahra ile Mescid-i Aksa arasına kendi mabedimizi yapalım.” Filistinli Müslüman “tabi bu görüşü savunanların oranı çok az. Yahudilerin çoğunluğu bizi Kudüs’te istemiyor” diyor.

Yahudiler Kudüs ismini de unutturamaya çalışıyorlar. Onlar Kudüs’e Jerüssalem diyorlar. Haritalarda ve yol tabelalarının tamamında Kudüs yazmıyor. Onun yerine Jerüssalem kullanılıyor. Kudüs onların hem siyasi hem de dini başkenti. İsrail hükümeti ve diğer bütün ulusal resmi kurum ve kuruluşlar Kudüs’te bulunuyor. Telaviv göstermelik başkent olarak kullanılıyor. Son yıllarda birçok ülke de büyükelçiliğini Kudüs’e getirmiş durumda. Kudüs merkezli büyüme stratejisi, İsrail hükümetinin vazgeçemeyeceği temel politikası. Arz-ı Mevut hayaline ancak ve ancak Yahudilerin başkenti olan bir Kudüs’le ulaşılacağına inanıyorlar. Atlarını rahat koşuşturabilmeleri için de Kudüs’te Müslümanların olmaması gerekiyor.

100 yıla yaklaşan esaret hayatı Filistinli Müslümanlara çok şey öğretmiş. Onlar Kudüs’te, Filistin’de bulunmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Küçük bir azınlığın dışındaki tüm Filistinliler güçleri yettiğince bulundukları yerden çıkmamaya kararlı. Filistinliler bir bakıma haçlı orduları karşısında bütün varlıkları ile mücadele eden bir dönemin Türkleri konumundalar. Onlar bütün Müslümanların kutsal mescidini ve ataları Hz. İbrahim’in topraklarını terk etmenin ne anlama geldiğini iyi kavramış durumdalar. Her aileden en az bir,  bazılarında birden çok şehit veren Filistinlilerin tek üzüntüleri, Müslüman kardeşlerinin duyarsızlığı…
 


Kudüs’te 550 bin civarında Yahudi, 220 bin civarında ise Müslüman yaşıyor. İsraillilerin hedefi aradaki farkı olabildiğince açmak. İlk aşamada Kudüs’te bir milyon Yahudi rakamına ulaşmak istiyorlar. Kudüs’ün batısında Yahudiler, doğusunda ise Müslümanlar yaşıyor. Selahaddin-i Eyyübi caddesi aradaki sınırı çiziyor. Son yıllarda yaşanan en büyük kavganın sebebi, İsrail hükümetinin Kudüs şehri yakınlarında oluşturduğu Yahudi yerleşim birimleri. Ülkemizdeki büyük şehirlerin kenarlarında oluşan gecekondu örneklerini aratmayan yeni yerleşim birimleri, bölgedeki bütün Müslüman devletleri rahatsız ediyor. Son yıllarda yapılan barış görüşmelerinde Filistinliler ve diğer Müslüman devletleri, yeni yerleşim birimlerinin kurulmamasını ön koşul olarak masaya koyuyorlar. Türkiye’deki gecekondular ile Kudüs’teki yeni Yahudi yerleşim birimleri arasındaki fark, Kudüs’tekilerin gecekonduların aksine villaları aratmayacak lüks ve konforda olmaları. Kudüs’ten Beytlam, Halil veya Telaviv başta olmak üzere hangi yöne giderseniz gidin, bu yeni yerleşim birimleriyle karşılaşıyorsunuz. İsrail hükümeti dünyanın dört bir tarafındaki Yahudileri Filistin’e çekmek için bu lüks konutları yaptırarak, onlara tahsis ediyor.
 

Yazan: Nurettin Bay                                                    Editör: Ahmet Özer