Selim adını verdiği oğlu CİHANGİR’in doğduğu saray da burasıdır. Sarayın etrafına muhteşem binaların yapılmasını emrederek FETİHPUR SİKRİ’nin kurulmasını sağlamıştır. 1574’te Gcerat Seferinden zaferle dönünce de buraya fetih şehri anlamını taşıyan FETİHPUR adını vermiştir.
Fetihpur, 1586’ya kadar 12 yıl süreyle Babür’lerin BAŞŞEHRİ olmuştur. Rehberimizin su kaynakları yeterli düzeyde olmadığı için terk edildiğini söylediği, Fetihpur’da yaptırılmış Ulu Camii’de Cuma namazımızı kıldık. Kırmızı renkli kum taşından yapılmış, Hindistan’da bundan sonra göreceğimiz Delhi’deki en büyük cami olan CUMA CAMİİ gibi buranın da üzeri açık büyük bir kare planlı, zemini kum taşı döşeli olan alandır. Kıble tarafı mihrabın olduğu kısım, üstten kubbelerle ve sık mermer sütunlarla kapalı, ortasındaki sahanlığa açılan tarafında ise kapı ve duvar bulunmayacak şekilde açık. Esasen kıble tarafındaki duvar 8-10 m. kadar içeriye doğru sütunlar üzerinde üstü kapalı ve bahçeye göre 3-4 merdivenle çıkılacak kadar yerden yüksekçe yapılmış bir yapı, EKBER ŞAH tarafından yapılan ULU CAMİİDİR. Camii özellikle BÜLEND DERVAZE adıyla bilinen zafer takı niteliğindeki 1602 tarihli ana giriş kapısı ile ünlüdür.
Caminin kare planlı, büyük sahanlığının, Bülend Dervaze Kapısı’nın karşısında SELİM ÇİŞTİ ve torunu İSLAM HAN’ın medfun olduğu, üzeri kubbeli, beyaz mermerden işlemeler ile tezyin edilmiş TÜRBE mevcuttur. Türbeyi ziyaretten sonra sarayın diğer bölümlerini gezmeye başladık;
Cami’nin aşağısına saray, hükümet binaları, kervansaraylar, Ekber’in eşleri için yaptırmış olduğu köşkleri gördük. Jaipur’dan evlendiği Hindu eşi için yaptırdığı köşke tapınak için yerler, sütunlar duvarlar üzerine Hindu figürlerinden olan fil, zil kabartmaları resmettirmiştir. Hıristiyan eşi için de, içinde şapel bulunan ev yaptırmıştır. Müslüman eşi için yaptığı köşk ise, küçük olmakla birlikte muhteşem taş oyma sanatı örnekleri ile mücehhez bir yapıdır.
Bahçelere açılan yapılar, Divan-Am, Divan-ı Has vardır. Özellikle Divan-ı Has olarak kullanılan yapı ilginçtir. Her duvarı, kapıları sütünları taş işlemesi harikası olan yapı iki katlıdır, yapının ortasındaki yuvarlak sütun üzerine EKBER ŞAHIN oturduğu tahtının konduğu mahal vardır, buradan dört köşeye uzanan asma köprülü dar holün bittiği köşede bir vezirinin oturduğu, kapıda da sağır dilsiz korumaların durduğu söylenmiştir.
Diğer yapılarda da Devlet işlerinin yürütüldüğü bölümler mevcut imiş. Bahçeleri gören pagodayı andıran, malikhane, eğlence mahalleri gördük. Özellikle PENÇ MAHAH denilen 5 katlı köşk ilgi çekicidir.
Buradan otobüsle AGRA’ya doğru yola çıktık. Akşam ulaştığımız AGRA’da otelimize yerleştik. Akşam yemeğinden önce topluca bir alış-veriş merkezine baharat ve MASALA ÇAYI almaya gittik.
Yazan: Sefa Coşkun Editör: Ali Can
avsefacoskun@hotmail.com alican93@hotmail.com